Kristin Thompson ve David Bordwell, pek çok kitabın yanısıra artık bir klasik haline gelen ders kitabı Film Art'ın yazarları. Bu yapıt, geçtiğimiz aylarda, Film Sanatı adıyla Türkçe sinema literatürüne de değerli bir katkı olarak girdi.
Bordwell ve Thompson, aynı zamanda 'biçimci eleştiri' ve 'bilişselci yaklaşımın' da en önemli temsilcileri. Yaklaşımlarını zaman zaman eleştirsek, eksik bulsak da, ufuk açıcı ve esinleyici olduklarına hiç kuşku yok. Birlikte kaleme aldıkları blog Observations on Film Art, bizim ummanda küçük bir vaha.
Hiç kuşkusuz, kahramanın hedefleri 'de-dramatize' edilmiş. Özellikle de, annesinin evinde ders çalıştırdığı öğrenciye bisiklet sözü verdiği ya da filmin sonlarına doğru fahişeye yardım etmeye karar verdiği anlarda... Sıklıkla vurgulanan bir temel motif var: Yusuf'la ilk karşılaştıkları sahnede, fahişe bir Rus romanı satın alıyor; aynı anda yalnız başlarına televizyondan Vanya Dayı'yı izliyorlar; ve en sonunda, Eka, Yusuf'a Rus romanlarından çıkmış bir karakter olduğunu söylüyor. Film bu karşılaştırmayı gözümüze sokmadan başarıyla verir.
Thompson, eşi David Bordwell'in filmde dramatik aksiyon bulunmayışını ve sahnelerin ağır ritmini, sanat sinemasının bilindik uylaşımları olarak nitelendirdiğini belirtiyor (anlaşılan klasik Hollywoodsever Bordwell filmden biraz sıkılmış). Thompson, şöyle devam ediyor:
Bence filmin başarısı, yönetmenin manzarayı hikâyeye dahil etmesinden kaynaklanıyor. Sarp arazinin önplanda oluşu ve hikâyenin düşen yapraklarla ve dağların eteklerine yağan karla ilişkilendirilmesi, filmi standart sanat filmlerinden daha değerli kılıyor. Bu bağlamda, sinematografi aracılığıyla başrole oturtulan mevsimlerin soluşu, kahramanın içinde bulunduğu durumla çok ince bir biçimde örtüşüyor.
Not: Blog'a girmişken, David Bordwell'in, yatak başları üzerinden, sinemada fallik simgelerle ilgili son derece keyifli yorumuna göz atmayı da unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder