Ne yalan söyleyeyim, sigara içmeyen biri olarak, kapalı alanlarda sigara içilmesinden rahatsızlık duyuyorum. Ortalıktaki duman çoğu zaman yiyip içtiklerimi zehir ediyor, bünyemde günlerce süren rahatsızlığa neden olabiliyor. Bu nedenle, geçtiğimiz haftasonu uygulamaya konan yasaktan memnuniyet duydum. Ama söz konusu yasağın sunuluşunda, tartışılmasında ve uygulanışında insanı rahatsız eden bir şeyler var. Birlikte adını koymaya çalışalım...
Önce afişlerden başlayalım: Bir tarafta Tayyip Erdoğan, diğer tarafta Muhsin Yazıcıoğlu (kendisinin yasağa desteğiyle “kalplerde olduğu” belirtiliyor) ve ortalarında Ahmet Türk “dumansız havaya” destek olduklarını belirtiyorlar. (Ertuğrul Günay’ın deyimiyle) “Yaratıklar” bütün kentteki posterlerde sonuncu ismin üzerini kazıyarak görevlerini yerine getirmişler... Bu politikacıları kim neye göre seçmiş, neden bütün parti başkanları yok, aralarında neden bir bakan da yer alıyor? Belli değil. 12 Eylül cuntası karşısında “Ben Atatürkçü değilim” diyen Nadir Nadi gibi, “dumansız havanız sizin olsun, ben boğulmaya razıyım” diyesi geliyor insanın...
***
Neredeyse bir zamanlar hayatta ve filmlerde herkesin sigara içtiğini unutacağız. Aslında Hollywood sinemayı bırakalı çok oluyor. Filmlerde sigara artık kötü adamlara özgü bir lüks olarak tanımlanıyor. ABD’de filmleri değerlendirip yaş sınırlanamalarını belirleyen Motion Picture Association of America, iki yıl önce, sigarayı özendiren ya da herhangi bir mazarete/bağlama dayanmadan sigara içilen filmlerin yaş sınırlamasını yükseltme kararı aldı.
Bütün bunlar bir yere kadar anlaşılabilir. Peki televizyondaki tuhaf sinema yasağına ne diyeceğiz? Ekranda sigara ve içki görünen yerlerin bulanıklaştırılmasının Türkiye’ye özgü “dahiyane bir buluş” sanıyordum. Başlangıçta şaşırıp televizyonun ayarlarıyla oynamış, ardından “Bir seks sahnesi oynuyor herhalde” diye düşünmüştüm. Durumu anlayınca da, yetkililere şapka çıkarmıştım. Meğer filmlerde sigara içilmesinin 2000 yılından beri yasak olduğu, Tayland’da da televizyonda sigara görüntüleri kapatılıyormuş.
Bu müthiş uygulama sayesinde bazen bütün bir film boyunca belirli bir oyunucun yüzünü görmek mümkün olmuyor. Filmi önceden izlemişseniz sorun yok, hayalinizde canlandırabilirsiniz. Ancak izlemediğiniz bir filmse, söz konusu sahneler için tahmin yürütmek zorundasınız.
Bunun, diyelim ünlü bir sanatçıya ait, değerli bir tablonun üstünü çizmekten, tahrip etmekten bir farkı var mı? Dumansız alana tamam ama filmlerime dokunmaya ne hakkınız var?
***
Jim Jarmusch’un çekimlerine kapalı alanlarda sigara yasağı yokken başladığı ve 2003’te tamamladığı Kahve ve Sigara, bu iki “kötü alışkanlığı” “güzel muhabetlerle” ele alır. Filmdeki 11 kısa bölümde, tanınmış isimler tutku, keyif ve bağımlılık üzerine sohbet ederler. “Kaliforniya’da Bir Yerlerde” başlıklı bölümde kenidisine sigara tutan Tom Waits’in teklifini Iggy Pop “Artık bıraktğıma göre bir tane yakabilirim” diyerek kabul eder. Ardından zincirleme sigara içerler.
Farkındayım, alaycı, sinirli ve biraz da safça bir yakınma oldu benimki... Ama yasakların ardındaki ikiyüzlü faşizm, şu sıcak günlerde bana da bir tane yakabilirim dedirtiyor. İyisi mi, bulanık ekranları kapatıp “kötü alışkanlıklara” değilse bile başka mecralardaki “yasaksız” filmlere sarılmalı.
(23.7.2009 tarihli Taraf gazetesinde yayınlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder