17 Ağustos 2007 Cuma

Eleştiri nedir?

Nurdan Gürbilek'in yapıtları yalnızca edebiyatı değil, genel anlamda kültürel ve toplumsal yaşamı değerlendirebilmek açısından değerli ipuçları sunuyor. Bu çerçevede, Türkiye'de sinemayı anlamak ve sorgulamak için de benzersiz bir giriş oldukları söylenebilir.

Gürbilek, Necmiye Alpay'la Radikal Kitap'ta yayınlanan söyleşisinde bu kez 'eleştiri' kavramını değerlendiriyor. Yine sinema eleştirisi bağlamında okunabilir. İşte "eleştiri nedir?" sorusuna verdiği yanıt:

"Yapıtla sürdürmek istediğimiz bir konuşma, bir karşılıklı konuşma aslında eleştiri. Yapıtın içinde ilk bakışta duyulmayan sesleri daha duyulabilir hale getirmeye çalışan, bir bakıma yapıtı konuşturmayı amaçlayan bir konuşma. İyi ya da kötü olması da biraz buna bağlı. Eğer o konuşmada, sadece eleştirmenin sesi duyuluyor, onun görüşleri, onun izlenimleri, onun değer yargıları, onun kuramsal anlayışı ortaya çıkıyor, yapıt da bir kenarda öylece suskun duruyorsa, o iyi bir eleştiri değil bence. Ama eğer yapıtla eleştirmen arasında bir karşılıklı konuşma varsa, eleştirmenin kuramsal bakışı ya da izlenimleri kadar, hayranlıkları ya da kızgınlıkları kadar yapıtın sesi ya da yapıtın içindeki farklı sesler de duyulabiliyorsa, o zaman iyi bir eleştiriden söz edilebilir; orada bir karşılıklı konuşma, bir diyalog başarılmıştır. Aslında eleştiri deyince hep şöyle bir şey anlama eğilimindeyiz: Eleştirmen diye biri var, bir şeyler biliyor, bir kuramsal bakışı var, edebiyata dair değer yargıları oluşmuş, bir eleştiri anlayışı var, bunu yapıta uyguluyor. Yani hazır bazı kalıplar, ilkeler ya da ölçütler var, yapıt da onlara maruz kalıyor. Oysa iyi bir okumada daima ikili bir ilişki oluyor. Eleştirmenin yapıta soracağı sorular var, yapıtı bazı ölçütlere göre sınıyor, ama aslında yapıt da eleştirmene soru soruyor, onun ölçütlerini sınıyor. Bizim başlangıçtaki, yani yapıta ilk yaklaşırken edindiğimiz izlenimleri, dediğim gibi hayranlıklarımızı ya da kızgınlıklarımızı, hatta başlangıçtaki kuramsal öncüllerimizi sorguluyor, çoğu zaman değiştirmemize neden oluyor. Tekrar 'konuşturma' bahsine dönersem, karşımızdaki edebi malzemeyi ne kadar konuşturabiliyoruz, eleştiriyi iyi yapan büyük ölçüde bu. Bazı yapıtların bazı eleştirmenlerin karşısında susması, kendini hiç ele vermemesi de bu yüzden. Yani bir karşılıklı konuşma olarak düşünmekten yanayım eleştiriyi. Biz yapıta soru soruyoruz, ama yapıt da bize soru soruyor."

Sinema eleştirisinin hedefi de bu değil midir?

Hiç yorum yok: