1 Mayıs 2009 Cuma

gölgedekiler ve diğerleri


John Gay'in Dilenciler Operası'nı (Beggar's Opera) sipariş edip İngilizceden çeviren (ve Üç Kuruşluk Opera'nın gölgedeki ismi) Elisabeth Hauptmann ve Bertolt Brecht.

1938’de Bertolt Brecht’in evine misafir olan Walter Benjamin’in aktardığına göre, ünlü yazarın çalışma masasının üzerinde tahtadan oyma bir eşek biblosu vardır. Eşeğin boynuna asılı tabelada ise şu sözler yazılıdır: “Ben de anlamalıyım.”

Anlaşılır olmak ve bu yolla daha geniş kitlelere ulaşmak için kullanılan yöntemler çok çeşitlidir. Örneğin, Hollywood sinemasının başvurduğu yol, izleyicinin filmdeki karakterlerle özdeşlik kurmasını sağlamak ve sürekli tekrarlamaktır: Birinci defa gösterdiğinde, ön sıradaki zeki ve ilgili izleyici anlayacaktır. Aynı şeyi ikinci defa sunduğundaysa, orta sıralarda oturan sıradan izleyici meseleyi kavrayacaktır. En arka sıradaki akılsızın jetonun düşmesi içinse üçüncü defa tekrarlaman gerekir.

Oysa, izleyiciyi aptal yerine koymadan ve duygularını manipüle etmeye çalışmadan da anlaşılır olmak pekâlâ mümkündür. Brecht’in bu konudaki önerisi ise, bilindiği gibi izleyici sahne arasında serinkanlı düşünebileceği bir eleştirel mesafe oluşturulmasına dayanır.

***

Eserleriyle yirminci yüzyıla damgasına vuran Brecht’in sinemayla ilişkisi ise dolaylıdır. Senaryo yazarı olarak adı ilk kez sessiz bir komedi filminde yer alır. Kuaför Salonunun Gizemleri (Erich Engel, 1923) adlı filmin başrolünde Karl Valentin vardır. İkinci önemli ortak projesi ise, yönetmen Slatan Dudow’un Kuhle Wampe (1932) filmiyle gerçekleşir. Film, Berlin’deki prömiyerinden on ay sonra Nasyonel Sosyalistlerce yasaklanır.

Brecht’in sinema tarihi açısından önemi, kaleme aldığı senrayolar ya da yapıtlarından yapılan uyarlamaların ötesindedir. 1947’de Amerikan Aleyhtarı Etkinlikler Komitesi’ne verdiği ifadede “Sinema sektörüne siyasal ya da sanatsal herhangi bir etkim oldu mu, bilmiyorum” der. Oysa Brecht’in sinemaya katkısı, en az tiyatro alanındaki etkisi kadar önemlidir. Ancak, bunun için 1960’lı yılları, Jean-Luc Godard filmlerini ve sinemada gerçekçilik tartışmalarını beklemek gerekecektir.

***

Korsan Jenny (Lotte Lenya) ve Ustura Mack (Rudolf Forster). 3 Kuruşluk Opera (G.W. Pabst, 1931).

Sözü Brecht’in tartışmalı bir sinema projesine, yönetmen G.W. Pabst’ın (Pandora’nın Kutusu) Üç Kuruşluk Opera (1931) uyarlamasına getirmek istiyoruz. Eserin öyküsü için öncelikle Zeki Coşkun’un bu sütunlarda yer alan ve 11. İstanbul Bienali vesilesiyle (malum kuratörlerin belirlediği kavramsal çerçeve ‘İnsan Neyle Yaşar’ eserdeki bir parçadan alınma) kaleme aldığı güzel yazıyı (25.03.2009) okumanızı öneririz. 

Üç Kuruşluk Opera’nın kazandığı popülerlik film yapımcılarını da harekete geçirir. Eserin sinema uyarlaması için yazarla anlaşmaya varırlar. Senaryoyu Brecht kaleme alacaktır. Bunun için oyundakinden oldukça farklı bir tretman hazırlar. Halk tarafından yanlış yorumlanabileceğini düşündüğü bazı konuları netleştirmek için değişiklikler yapar. Bazı karakterleri ve sahneleri çıkarır, yerine yenilerini ekler. Ayrıca, operaya oranla daha devrimci olarak nitelenebilecek bir final tasarlar. Kapitalistlerin suç dünyasıyla olan kirli ilişkilerini vurgulamak için senaryo, Sustalı Mack, rüşvetçi Emniyet Amiri ve Peachum birlikte banka kurmalarıyla son bulur. 

Ortaya yepyeni bir senaryo çıkmıştır. Oysa yapımcı Nero film, oyunun sahnedeki başarısını sinemada tekrarlamayı arzulamaktadır. Bu durum karşısında, filmi istedikleri gibi gerçekleştirebilmek için Brecht’e daha fazla para teklif ederler. Brecht karşı çıkar ve yapım şirketine karşı dava açar. Sözleşmede, yeni bir senrayo yerine yalnızca ‘oyunun sinemaya uyarlanması’ öngörüldüğü için dava reddedilir.

***

Pabst’ın uyarlaması sinema tarihçilerince genellikle, kapitalist sinema sanayiinin yapıtı kâr amacıyla devrimci içeriğinde (ve biçiminden) soyutlaması olarak nitelendirilir. Sanılanın aksine, yönetmen Pabst, Brecht’in yazdığı tretmana önemli oranda bağlı kalmıştır. Senaryo için bir başka ünlü sosyalistin, sinema kuramcısı Bela Balasz’ın desteğini almıştır.

Brecht tarafından da eleştirilen uyarlama, gösterime girdiğinde çok da başarılı olmaz. Yaklaşık iki yıl sonra da yine Nasyonal Sosyalistlerce yasaklanır. Film, Brecht’in, sinema versiyonu için Sustalı Mack’in şarkısına eklediği yeni dörtlükle son bulmaktadır:

Kimileri yaşar zifiri karanlıkta

Kimileriyse parlak ışıklar içinde

Aydınlıktakiler olur hep göze batan

Diğerleriyse kalır gölgede.

(Taraf gazetesinde 30.04.2009'da yayınlamıştır)

Kurt Weill, Lotte Lenya ve Brecht.

Hiç yorum yok: