26 Kasım 2008 Çarşamba

"Eğer melek diye bir şey varsa"


Bu kez sözü Nobel ödüllü Polonyalı şair Wislawa Szymborska’ya bırakıyoruz. Şiirin başlığı “Slapstick” (Fantastik bir dünyada geçen, itişip kakışmaya, düşüp kalkmaya, havada uçuşan pastalara, otomobil altında kalmaya, ıslanmaya, kaçıp kovalamacaya, kısacası fiziksel eylemlere dayanan ve sertlik, hatta şiddet içeren bir komedi türü. “Slapstick” adını, komedyenlerin birbirlerine vurdukları ve güçlü bir ses çıkaran değnekten alır. Ortaoyununda kullanılan maşayı anımsatan bu değneğin üzerine keçi işkembesi gerilmiştir. Kaynak: Nilgün Abisel, Sessiz Sinema):

  

Eğer varsa gerçekten,

meleklerin

boşa çıkan umutlarla dolu romanlarımızı

okuduklarından kuşkuluyum.

 

Dünyaya olan hıncımızı boşalttığımız

şiirlerin kapağını dahi açtıklarını

sanmam.

 

Sanırım, oyunlardaki

yapay konuşmalar ve yakınmalar da

canlarını sıkıyordur.

 

Bunların yerine,

meleklikten kalan boş zamanlarında,

sessiz sinema dönemine ait

komediler seyrediyorlardır.

 

Feryat figan ağıt yakanlar,

giyisilerini parçalayanlar

ve dişlerini gıcırdatanlar yerine,

boğulmakta olan adamı peruğundan tutup çekmeye çalışan

zavallı serseriyi

ya da zarafetle

ayakkabı bağcıklarını yutan aç adamı tercih ederler.

 

Façası düzgün ve ciddi görünümlüdür;

pantalonunda ise ürkmüş bir fare dolaşır.

İşte eğlence diye buna denir.

 

Çılgın kovalamacanın sonunda,

birileri de kovalayanın peşine düşer.

Bir bakarsınız, tünelin sonundaki ışık

kaplanın gözlerine dönüşüvermiş.

Binbir cehennemde

binbir perende atmaya benzer

binbir felaket.

 

Eğer varsa gerçekten melekler,

umarım

tehlikeden yakasını kurtarmaya çalışan bu şenliği,

inandırıcı buluyorlardır,

“Kurtar beni, kurtar beni” diye bağırmazlar bile,

zira her şey sessizdir.


Onları kanat çırparken,

en azından,

gülmekten gözlerinden yaş gelirken

hayal ediyorum.


Son ve Başlangıç (1993) adlı kitaptan. Çeviri: A.G.

Hiç yorum yok: