5 Şubat 2009 Perşembe

temâşâ-kârî

Hakkı Devrim, geçtiğimiz günlerde  Dil Yâresi'nde temâşâ sözcüğüne yer verdi. Önce, alıntılayım:
Çoğu zaman başıma gelir. Bir kelimeye takılır ve yazmaya başlamakta gecikirim. Gene öyle bir süre yaşadım. Yarın Güz Sancısı’ndan söz edeceğim. İlkin söze «Temaşa sanatları dünyası...» diye girmeye davrandım.
– Temaşa eskice bir kelime değil mi sence?
– Metin And «seyirlik oyunlar» diyordu.
İyi de seyirlik ve temaşa aynı anlama gelmez, demeye cüret ediyorum ben de. Evet seyir kelimesinin de, temaşa’nın da «yürümek» fiiliyle ilişkisi var. Seyretmek hem «bakmak», hem de «gitmek, yol almak» anlamlarına gelir. Temaşa da Arapça «yürümek» (meşy) kökünden geliyor, ama temâşî «birlikte yürümek» demektir; Farsça, temâşa’yı temâşî’den üretmiş gibi gelir bana. Uzatmayayım: kukla, perde oyunları, tiyatro, sinema, evet «seyirlik» sanatlardır, ama şu farkla: zevk almak, hayranlık duyularak ve topluca seyredilen sanatlardır bunlar. Türkçe’mizde seyretmek fiili hem «Durup bakmak», hem de «yol almak» anlamlarında kullanılmıştır. Ama bir sanat eserini zevk alarak seyretmekten söz ederken kullanılagelen kelime temaşa olmuşur.
Nitekim «seyirsever» dendiğini hiç işitmezsiniz; ama «temaşaperver» denir ve bu sadece «tiyatro-sever» demektir. Ben de temaşa dünyamız derken (Bu ifadede yer alan üç «a»yı da uzun söylemek gerekir) durup bir yere bakanları değil, bu seyirden farklı bir zevk alanları kastediyorum.
Fazla «eskimişliğimin» belirtisi; kelime seçerken neler düşündüğümü de bilmenizi istedim.

Bu değerlendirmeyi fırsat bilip, bir de Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat'ına (17. Baskı, Ankara: Aydın Kitabevi, 2000) bakalım:

temâşâ 1. bakıp seyretme. 2. gezme. Şâyân-ı temâşâ: görülmeye değer

temâşâ-gâh 1. seyir ve gezinti yeri. 2. tiyatro. 3. sinema.

temâşâ-ger (temâşâ-gerân) seyirciler.

temâşâ-gerî seyircilik

temâşâ-hâne 1. etrâfı temâşâ edilecek yer. 2. mec. dünyâ. 3. tiyatro oynanan yer.

temâşâ-kârî : seyircilik, seyrci vaziyeti 


Malum, sinemayla ilgili söz dağarcığımız batı dillerinden aktardığımız sözcüklerle (ör. mizansen, montaj vb.) ve yeni önerilen karşılıklarla gelişmekte. Belki de, geçmişin bir faydası olur diyerek, bir de "seyir"den hareketle, seyircilik durumunu değerlendirelim:

seyr 1. yürüme, yürüyüş, gitme, hareket. 2. yolculuk. 3. gezme, gezinme. 4. eğlenmek üzere bakma (bkz. temâşâ). 5. uzaktan bakıp karışmama. 6. gezilecek, görülecek şey.

seyrân-gâh : seyir yeri, eğlence yeri, gezme yeri.

Son olarak da, henüz incelemeye girişmediğimiz "seyir kültürümüzün" tarihçesine giriş için, Cemal Kafadar'ın “Sinema ve Tarih” başlıklı Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler - 5 Konferansı'nda yaptığı konuşmayı önerelim: (yay. Haz. Deniz Bayrakdar. İstanbul: Bağlam, 2006).

 

Hiç yorum yok: