4 Aralık 2008 Perşembe

bir zamanlar iyiler de sigara içerdi

Sağ alt köşede yer alan tarihe göre, yukarıdaki resmi sekiz yaşındayken çizmişim. Milliyetçi Cephe koalisyonun iktidarda olduğu karanlık günlerden bir anı. Anlaşılan dönemin başbakanıyla ilgili çevremde esen olumsuz havadan etkilenmişim. İş bu tepkiyi alaycı biçimde dışa vurmaya gelince, büyüklerin bir yandan durmaksızın içip, kötülüklerin en büyüğü olarak nitelendirdikleri ‘sigara’ gelmiş aklıma. Ağzına yerleştirdiğim yetmemiş, vurguyu arttırmak için bir de üzerine giydiği tişörte bir sigara resmi koymuşum. Kürsüde konuşan liderden gelebilecek tehlikelerin bir işareti, bir tür kurukafa simgesi....

Aslında, Süleyman Demirel’in hiç sigaralı görüntüsü gelmiyor aklıma. Oysa ki, Bülent Ecevit sıkı bir tiryaki. Üstelik de bugünden bakınca sanki yakışıyor eline. Artan sigara karşıtı faşizme ve ilerlemiş yaşına karşın alışkanlığından vazgeçmeme kararlılığında, hoş bir yan var. 

Komik bulduğum bu resmi anma nedenim, sinemadaki sigara tartışmaları... Bir dönem yıldız imgesinin sunduğu cazibenin ayrılmaz bir parçası olan sigara, ne zaman ve nasıl kötü adamların aksesuarına dönüştü? Sanırım 1970’lerin sonu, 1980’lerin başında. Morris, çizgi kahraman Red Kit’in ağzına sigara yerine bir ot yerleştirdiğinde yıl 1983’tü. O tarihten bu yana da sinemada kahramanlar şöyle bir ağız tadıyla sigara içemez oldular.

Tabi bu durum büyük oranda, Hollywood ve Amerikan sinemasına özgü. Başka yerlerde beyazperdenin kahramanların keyifle ya da sıkıntıyla sigaralarını tellendirmeye devam ediyor. Sinemada sigaranın çağrıştırdığı kültürel kodların kısa zamanda nasıl dönüştüğü ilginç bir inceleme konusu olabilir.

Örneğin, son yıllarda sinemada sigara içilmemesine alışmış bir eleştirmen Nuri Bilge Ceylan’a soruyor (Ali Jafaar, “Snow Better Blues”, Sight & Sound, 17:2, Şubat 2007): “Karakterleriniz (neden) sürekli sigara içiyor”. Oysa Ceylan’ın da belirttiği sinemada sigara güçlü bir ifade aracı: “İnsanlar güçsüz hissettiklerinde sigara içerler. Diyelim, birileriyle yemeğe oturdunuz ve rahatsızlık duyuyorsunuz. Rol yapmanız icap edebilir – tıpkı şimdi olduğu gibi, ben de bu yüzden karşınızda çok sigara içiyorum. Sigarayı farklı duyguları dışa vurmak için kullanıyorum.”

Sigarayla ilgili tartışmalara bir diğer örnek de, İyi Geceler, İyi Şanslar (George Clooney, 2005). Televizyoncu Edward R. Murrow’un Senatör Joseph McCarthy’e karşı verdiği mücadeleyi anlatan filmde, bütün karakterlerin aralıksız sigara içmeleri, sigarasız filmlere alışan izleyicide hem şaşkınlık hem tepki yaratmıştı. Yapımcılar, bunun 1950’lere ait bir gerçeklik olduğunu savunmak zorunda kalmıştı.   

Ve son olarak, Mustafa (Can Dündar, 2008) filmiyle ilgili yaşanan tartışmalar, nereden nereye geldiğimizin iyi bir göstergesi. Teselli olarak değerlendirebileceğimiz yegane unsur ise, sigaranın zararları konusundaki bilinçlenmenin artmış oluşu. Ama konu, televizyonlarda olduğu gibi, eski filmlerdeki görüntüleri bulandırmaya gelince işin tadı kaçıyor.  

Not: Hafakan Ruhu'nun televizyondaki sigara yasakları ile ilgili yazısını kaçırmayın.

7.12.2008: Bu alıntı da Masumiyet Müzesi'nden (Orhan Pamuk):

Böyle durumlarda sözler değil, tavırlar, acımızın hakikiliği hatta gücü değil, çevredeki havaya uyum yeteneğimiz önemlidir. Sigaranın o kadar sevilmesi, nikotinin gücünden değil, bu boş ve anlamsız âlemde, insana anlamlı bir şey yaptığı duygusunu kolaylıkla vermesindendir, diye düşünürüm bazan. (s. 111) 


Hiç yorum yok: