“Onu görüyorum, o da beni gördü, onu gördüğümü biliyor, gözucuyla bakıyor, ama sanki bana bakmıyormuş gibi bir açıdan, sonunda gerçekten bakıyor, dosdoğru, saniyenin 24’te biri kadar bir süre, bir film karesinin uzunluğu kadar.” (Sans soleil)
Belgeselden kurmacaya farklı alanlarda ürünler veren yönetmen, günümüzde de denemelerini farklı mecralarda sürdürüyor. Bu filmlerin izini sürmeye girişmeden, Marker’ın kendini özgü tarzından söz edelim. Yazınsal deneme üslubunu çağrıştıran belgesellerinde, yönetmeni ya da onun alter-egosunu temsil eden anlatıcı, bir dostuna mektup yazar gibi sunar konuyu. İnsanı şaşırtan rastlantı ve koşutluklarla, dönemden döneme ülkeden ülkeye uzanan bir yolculuğa çıkarır izleyicisini, ama asla yolunu şaşırtmaz. Alışılageldik tarzına karşın, filmlerinde yeni üslup arayışlarının izleri de görülür. Bu nedenle her zaman “çağının en genç yönetmeni” olarak kalmıştır (Marker bugün 87 yaşında).
1950’lerin sonunda, Sibirya Mektubu (1957) ve Cuba Si! (1961) gibi deneme-belgesellerle döneme damgasını vuran Marker, 1962’de çektiği ve sine-roman olarak tanımlanan La Jetée (1962) ile farklı kulvarlara da uzandı. Fotoğraf görüntülerinin kurgulanmasından oluşan yarım saatlik film, esin kaynaklığı ettiği 12 Maymun (Terry Gilliam, 1995) farklı kuşaklara da ulaştı.
Uzun kariyeri boyunca çektiği 45 filme tek tek değinebilmek çok zor. Daha geniş izleyici kesimleriyle buluştuğu Sans soleil’in (Güneşsiz, 1982) yanı sıra, son dönem filmlerinden bazılarını anmakla yetinelim: hafızalardan silinen Sovyet yönetmen Alexander Ivanovich Medvedkin’i anlattığı Son Bolşevik (1993), Tarkovsky üzerine olan Andrei Arsenevich’in Yaşamında Bir Gün (1999) ve Gelecek Zamanın İzinde (2001).
Bu filmlerin bir bölümüne artık DVD’den ulaşmak mümkün. Yönetmenin filmlerinden bir dizi hazırlayan İkarus Film ile birlikte farklı dağıtımcılar da koleksiyonlarında Marker filmlerine yer veriyor. Ancak sayının yine de sınırlı olduğunu belirtelim.
Genelde görüntü ve röportaj vermeyen Chris Marker, geçtiğimiz aylarda Fransız Les Inrockuptibles dergisiyle bir röportaj gerçekleştirdi. Bu ilginç röportajın mekanı ise sanal dünyanın popüler sitelerinden Second Life’dı. Marker, buradaki hayali adası Ouvrior’da Sergei Murasaki ‘avatar’ını kullanıyor. Yönetmenin ünlü kedisi Guillaume-en-Egypte ziyaretçilere Filmlere Veda sergisini gezdiriyor. Hatırlatalım, ziyaret edebilmeniz önce second life’a kayıt olmanız gerekiyor, ardından.
Oyunlardan hoşlanan yönetmenin izlerine YouTube’da da rastlamak mümkün. Kosinki adlı gizemli bir kullanıcı tarafından gönderilen bir dizi filmde, Marker’ın sanal ve gerçek kedilerinin maceraları yer alıyor. Leila Attacks (Leila Saldırıyor) adlı film, büyük bir gerilim filminin tanıtımı havasında hazırlanmış. Tanıtımda, bir farenin saldırısına uğrayan kediyi konu alan filmin yönetmeni için yazının girişindeki ifade kullanılmış.
Yönetmenle ilgili bilgilere gayrı-resmi sitesinden ulaşabilir, ‘Guillaume-en-Egypt’in Fransızca yorumlarını poptronics'ten takip edebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder