23 Aralık 2008 Salı

trt sinemateki

Lise yıllarında ağabeyimle tuhaf bir alışkanlığımız vardı: İki Film Birden kuşağını izliyorduk... Niye izliyormuşuz bilmiyorum, Vecdi Sayar’ın hazırladığı o iki film kuşağı şimdiki Avrupa sineması dediğimiz film örnekleri gösteriyordu. Sonra Atilla Dorsay’ın Sinema Büyüsü vardı. Rekin Teksoy’un Sinema ve Edebiyat kuşağı filan... Bizim ‘sinematek’imiz onlar olmuş aslında, bugünden bakınca onu söyleyebilirim. Hani Fransız Yeni Dalgacılara veya kimi önemli başka yönetmenlere sorarlar ya “nasıl sinemacı oldun?” diye, onlar da “Paris Sinemateki’ne giderdim, her gün şu kadar film izlerdim” derler ya... O zaman video yaygın değildi, DVD-VCD yoktu (şimdi inanılmaz yaygın tabii, ama şansı mı şansızlık mı tartışılır). Öyle bir şey olmadığı için özellikle o üç program benim ‘sinematek’im olmuş ve istemeden de olsa bilinçaltımı, sinema anlayışımı etkilemiş diye düşünüyorum.  

“Özcan Alper ile Sonbahar Üzerine Söyleşi”, Yeni İnsan Yeni Sinema sayı: 20-21 (Sonbahar 2008), s. 18. 

VOYNİTSKİ (Sonya’nın saçlarını okşayarak): Çocuğum, bilsen nasıl güç geliyor bana! Ah, bilsen nasıl güç geliyor!

SONYA: Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! (sessizlik) Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orda, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz... Ve Tanrı acıyacak bize ve biz seninle, canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve burdaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz...

Anton Çehov, Vanya Dayı, çev. Ataol Behramoğlu, Bütün Oyunları I, İş Bankası Kültür Yayınları, 2002.


Sonbahar (Özcan Alper, 2008)

Hiç yorum yok: